HAKKARİ İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Yeryüzü Şekilleri

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Hakkâri ili yeryüzü şekilleriyle ön plana çıkan ve bir bütün olarak yüksek bir bölge olması nedeniyle farkındalık yaratan bir ilimizdir. Zira İlin % 80’den fazlasının dağlık alanlardan oluşması bölgeye şekilsel bir zenginlik kattığı gibi, görsel anlamda da bir zenginlik sağladığı muhakkaktır. Sıradağların geniş yer kapladığı Hakkâri, dünyanın çok az yerinde görülebilecek derin vadilere sahiptir. Bu derin vadilerden hızla akan akarsular ki, özelliklede ilkbahar aylarında kar erimeleri ile birlikte suların yükselmesi neticesinde, görsel bir şölene ev sahipliği yapmaktadır. İlde yer alan yüksek dağlık alanlar genel olarak doğu batı doğrultuda sıralanmış olmakla beraber güney-kuzey yönlüde sıralanma söz konusudur. Dağların bu doğrultuda gelişmesi dik ve derin vadilerin oluşumunu da etkilemiştir. Şüphesiz dağların ve derin vadilerin varlığı ildeki düz ve ovalık alanların varlığını sınırlandırmış ve % 2’ler gibi çok küçük bir alanda kendineyer bulmalarına neden olmuştur. 

1-Dağlar

Türkiye’nin güneydoğu ucunu oluşturan, doğuda İran ve güneyde Irak sınırına kadar uzanan Hakkâri ili, Türkiye'nin en arızalı topografyaya sahip dağlık yörelerinden biridir. Doğu Anadolu Bölgesinin güneydoğusunu oluşturan ve "Hakkâri Bölümü" olarak adlandırılan bu alan kuzeyden Asya ve güneyden Arabistan platformlarının bir birlerini itmeleri veya diğer bir ifadeyle yaklaşmaları neticesinde sıkışmış ve yer yer kıvrımlar oluşturmak ve yer yerde kırılmak suretiyle yükselmiştir. Yükselen bu dağlık alanlar genellikle kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanan havzalarla parçalanmış çok dik ve derin vadilerin oluşmasına neden olmuştur. Şüphesiz yörenin bu oluşum sürecinin jeolojik zaman dilimi içerisindeki yerinin yeni sayılması ve maruz kaldığı basınç, morfolojik bir birim olan ovalık alanların son derece sınırlı alanlarla temsil edilmesine neden olmuştur. Bilindiği üzere sıradağ oluşumunun önemli bir bölümü III. Jeolojik dönemde gerçekleşmiştir. Oluşumunu büyük ölçüde III. Ve IV. Jeolojik devirlere borçlu olan Ülkemiz bu nedenle genç bir yapıya sahiptir. Hakkâri ili bu özelliğin belirgin olarak görülebileceği bir yerdir. Dağların yüksek ve sivri dorukları, derin uçurumların olduğu vadiler, düzlük sayılabilecek alanların azlığı, engebenin çok fazla oluşu bunun en açık göstergesidir.
8.jpg
                                                                                               Hakkari İli Jeoloji Haritası

                Türkiye’de Alp-Himalaya Kıvrım Sistemi içerisindeki sıradağlar, kuzeyde Kuzey Anadolu Dağlarını, güneyde ise Toros Dağlarını oluşturur. Hakkâri il sınırları içerisindeki dağlar bu uzantının devamı olup Güneydoğu Torosları olarak bilinmektedir. Doğuya doğru genel olarak yükselme gösteren ülkemiz sıradağları Hakkâri ilinde doruk noktasına ulaşır. Bu sistem içerisindeki Cilo Dağı (4168 m), ülkemizdeki sıradağlar içerisinde en fazla yükseltiye sahip dağdır. Alp-Himalaya Kıvrım Sistemi içerisinde şekillendirilmiş olan Hakkâri dağları, Arabistan, Anadolu ve Avrasya levhalarının hareketi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu durum, Güneydoğu Toroslar'ın doğu ucunu oluşturan Hakkâri Dağlarını engebeli bir hale getirmiştir.
9.jpg
                                                                                          Hakkari İlinde Dağlık Alanlar
         
             Doğu ve güneydoğuya gidildikçe yüksekliği daha da artan bu dağlar, yukarıda da ifade edildiği üzere, buzul dağı olarak da bilinen Cilo Dağı’nın Reşko Tepesi'nde (Uludoruk) en yüksek noktasına ulaşmıştır. Hakkâri ilinin en yüksek noktasını oluşturan bu tepe, Türkiye'nin en yüksek ikinci doruğudur. 4.116 metre yüksekliğindeki Suppa Durek'ten başka 3.800 metreyi aşan birçok tepenin yükseldiği Cilo Dağı’nın güneydoğusunda, İkiyaka Dağı olarak da anılan Sat Dağı yer alır.
10.jpg
                                                                                  Hakkari İlinin Uydudan Görünümü

           Hakkâri Dağları ile çevresindeki başlıca yükseltiler Samdi, İncebel, Tanintanin, Altın, Sümbül, Mordağ ve Çimen dağlarıdır. İlin dağlık ve arızalı bir saha olması bazı kısımlarında ani yükselmelere (3500-4000 m) neden olduğundan vadi tabanlarının bile 2000 metrenin üzerinde yer alması sonucunu doğurmuştur. 2000 metrenin üzerinde yer alan bu vadi tabanlarında yerleşmeler seyrek olarak bulunur. Hakkâri bölümü genelde dağlık ve arızalı sahalardan oluştuğu için geniş alanlar yerleşmeden yoksun ve tenhadır. Alp-Himalayalar’ın ülkemizdeki bağlantı kuşağı durumundaki Toroslar’ın en görkemli kısmını teşkil eden Toros Dağlarının doğu kanadında yer alan ve Dış Doğu Toroslar olarak ifade edilen bu dağlar, Bitlis sınırından sonra Hakkâri Dağları ismini alır ve İran sınırına kadar devam eder. Dağlar burada doğu-batı doğrultulu uzanır. Ancak yer yer de bu uzantılar, güney-kuzey doğrultulu derin vadilerle parçalanır.
11.jpg
            Bitlis'ten başlayıp İran sınırına kadar uzanan bu dağlar, batı-doğu yönünde uzanan Hakkâri Dağlarının Hakkâri il sınırları içinde kalan kesimleri Zap, Avarobaşin vadileri ve Yüksekova Çöküntü Havzası ile parçalanmıştır. Çok yüksek bir kabartı oluşturan bu sıradağlar, doğuya doğru gittikçe genişler. Bazı kolları, kuzeye ve güneye doğru uzanan bu silsilenin güney kesimleri daha da yüksektir. Habur ve Zap suları ile bunların kolları, bol yağış alan ve yüksekliği çoğunlukla 3.000 metreyi geçen bu yüksek dağlardan beslenmektedir. Sulara karşı direnci az olan kalkerler içinde Türkiye'de eşine rastlanmayan derinlikte ve sarplıkta vadiler oyulmuştur. Bazı yerlerde bir duvar gibi dik olan derin ve sarp yamaçlı vadilerin arasında kalan dağ kolları, Zap Suyu'nun batısında kalan kesimi, kuzey-güney yönünde bölümlere ayırmıştır. Bu dağ gruplarının en önemlisi 3.000 metre üzerindeki Konaklı Dağı'dır. Bu bölümde yer alan platolarda engebe az olmasına rağmen yükselti nedeniyle yerleşik yaşam oldukça sınırlıdır. Hakkâri ilini kabaca ortadan ikiye bölen Zap Suyunun doğusunda kalan dağ kütlesi, kuzeydoğu ve güneydoğu yönünde açılarak İran ve oradan da Irak sınırına kadar uzanır. Bu yöre Sümbül (3.250 metre), Mere (3.200 metre) ve Cilo dağ kütlesiyle başlar, doğuya doğru gidildikçe yükselir. Bu bölümde dik, sarp ve bitki örtüsünden yoksun çok sayıda doruk bulunur. Bunların başlıcaları; Kisara Dağı (3.500 metre), Suppa Durek Dağı (4.060 metre), Köşedireği Dağı (3.700 metre) ve Cilo Dağıdır. Bölgenin en yüksek noktası olan 4.135 metre yükseltili Reşko (Gelyaşin ya da Uludoruk) Tepesi bunların en önemlileridir. Ana dağ gruplarını oluşturan bölgenin dışında Maunsell Sivrisi 3.850 metre ve Gelyano Tepesi 3.650 metre ise asıl kütleden ayrılarak kuzey yönünde uzanan bir kol üzerindedir. Hakkâri dağ silsilesinin, Şemdinli’de kalan kısımları da oldukça sarptır. Cilo ve Şemdinli yörelerindeki yüksek dağlardan çıkıp güney yönünde akan akarsular, bu yöredeki kalkerli toprakları zamanla oyarak birtakım sarp bölmelere ayırmıştır.

Screenshot_16.jpg

           Cilo dağının güney-batı yönünde uzanan ve engebeli olan bu kütle üzerinde 3.000 metreyi geçen çok sayıda doruk vardır. 3.250 metre yükseltili Beridalo ve Yekboy Dağları, 3.250 metre yükseltili Samur Dağı, 3.460 metre yükseltili Gare Dağı bunların başlıcalarıdır. Rubareşin Çayı ile Şemdinli Çayı arasında, geniş ölçüde volkanik kayalardan oluşan Sat Dağları uzanır. Bu Dağların en önemli dorukları 3.540 metre yükseltili Sat Dağı ile 3.356 metre yükseltili Gevarok Dağı’dır. Şemdinli'nin doğusunu kaplayan dağlar, Türkiye-İran sınırı üzerinde bulunur. Bu bölümde güneyden kuzeye doğru 3.150 metre yükseltili Çimen Dağı, 2.954 metre yükseltili Karacadağ 3.008 metre yükseltili Beyaz dağ ve 3.807 metre yükseltili Mordağ en önemli doruklardır. Yüksek dorukları kar ve buzullarla kaplı olan dağ silsilesi, genellikle çıplak olup güneye bakan bölümlerinde ve yer yer vadi yamaçlarında meşe ve ceviz ağaçlarına rastlanır. 

          2- Vadiler ve Ovalar

 

           Hakkâri bölümünü örten Doğu Toroslar’ın yayı, neojen ortalarından aşınmış, daha sonra şiddetli yükselmelere uğramış ve kubbeleşmiş dağlardır. Yüksek yerlerde buzul oymave birikintileri ortaya çıkmıştır. Buzulların gerilmesindensonra, akarsu oymaları sonucu, derinkarstik vadiler oluşmuştur. Bu vadiler Zap,Nehil, Avarobaşin, Şemdinli ve Hacıbey vadileridir.Havaril Dağları'nın güney yamaçlarındanbaşlayan Zap Vadisi, ülkemizin en derin ve darvadilerden birisidir. Başkale civarında Hakkâriil sınırları içine giren vadi, Nehil Vadisi ile birleşinceyekadar sınır boyunca devam eder. CiloDağı'nın kuzeyinde Nehil Vadisiyle birleştiktensonra güneybatıya döner, genişçe bir yay çizerekAltın Dağlarıyla Samur Dağları arasındageçer ve Çukurca’dan Irak topraklarına girer.

                 
Zap vadisi yer yer yarma vadi, yer yer de henüzgelişimi tamamlanmamış “U” vadi şeklindedir.Bu nedenle, vadinin hiçbir yerinde geniş tarımalanları yoktur. Vadi yamaçlarında, bölgeninyükselme hareketiyle uyumlu olarak sekileroluşmuş ise de buralar çoğunlukla yüzeyinyontulması sonucu birikmiş taş ve molozlarlakaplıdır. Bu düzlüklerde tarım yapma olanağıyoktur.Yukarıda da ifade edildiği üzere Zap,oluşturduğu derin ve dar vadiden dolayı, tarımalanlarını çok sınırlandırmıştır. Akarsuyunoluşturduğu küçük tarım alanları ve yapaytaraçalar dışında tarıma elverişli alan hemenhemen yok gibidir. Bu alanlarda da çoğunlukla,buğday ve arpa ekilmektedir. Ayrıca elmave dut üreticiliği başta olmak üzere, bağcılıktayapılmaktadır. Ancak sayıları az da olsa son yıllardameyve ağacı çeşidi ve bahçe sayısında birartış görülmektedir. Hakkâri’nin en önemli düzlüklerinden biri olan Yüksekova, Türkiye’nin enyüksek ovasıdır. Yine dünyanın en yüksek ovalarıarasında olan Yüksekova tarım ve hayvancılıkiçin önemli bir potansiyel oluşturmaktadır.Geniş bir alana yayılan Yüksekova’nın yükseltisi2000 metreye yakındır. Genişliği 15 kilometre,uzunluğu 40 kilometredir. Bu ovanın doğusundakidağların güney yamaçlarından başlayanNehil Vadisi diğer önemli bir vadisidir. Vadi öncegüneybatı, sonra da batı yönünden uzayarakgeniş bir yay çizer. Başlangıçtan hemen sonratabanı genişler ve geniş bir düzlük ortaya çıkar.Bu düzlüğe Yüksekova Ovası adı verilir. Ovanın,batı ucunda vadi, yeniden daralır ve bir boğazşeklini alarak Zap Vadisiyle birleşir. Doğu Toroslar'ınen büyük düzlüğü olan Yüksekova, Nehilvadisinin geniş düzlüğünün oluşturduğu ovadır.Burası eskiden kapalı bir havza iken Nehil Suyuvadisinin yatağı derinleşerek zamanla Zap suyuvadisi ile birleşmiştir. Çöküntü oluğu olması nedeniyleDoğu Torosların en büyük düzlüğüdür.Nehil suyu boyunca uzanan ovanın uzunluğu,yaklaşık 30 km’dir. Genişliği ise 5 ile 10 km arasındadeğişmektedir. Yüzölçümü 175 km² dolayındadır.Ova genellikle düzdür, ama ortasındangeçen Nehil Suyu’na yakın yerlerde eğim çokdüzensizdir. Alüvyal topraklarla kaplı olan ova,çok verimlidir.

                Nehil Suyu’na, ovada katılan derelerinsuyu çok fazladır. Mart sonlarında çevredağlardaki karların erimesiyle, ovanın geniş birkesimi göl olur. Kısa bir süre sonra sular çekilir.Sular çekilince çok gür çayırlar yetişir. Sularınçekilmediği bazı yerlerde yaz boyunca kalanbataklıklar oluşur. Yaklaşık 1900 metre yükseltiliYüksekova Ova’sında kışlar çok sert ve uzungeçmektedir. Yüksek dağlarla çevrili olduğundanova yüzeyinde yoğun atmosfer hareketlerigörülmez. Ağır soğuk hava, ova yüzeyine çöker.Ancak, yaz aylarında öğle üzeri havanın ısınıpyükselmesiyle etkili sıcaklar görülebilir. Yükseltive iklim koşullarının elverişsizliği nedeniyle,ovanın tamamı tarıma elverişli değildir. Çayırve meralardan oluşan bu kesimler özelliklehayvancılıkta önemlidir. Ova’da kış ayları soğukgeçtiğinden meyve ağaçları kış soğuğuna karşıpek direnemezler ya da direnen türlerde görüldüğüüzere yıllık ürün miktarı çok düşük olur.İl sınırları içindeki uzunluğu fazla olmayanbir diğer vadi ise Avaşin Vadisidir. Çokdar ve derin olan bu vadi, Sat Dağı’yla, Cilo Dağıarasındaki kalkerli ve volkanik alanda, genellikleboğaz şeklinde uzanan bir yarma vadidir.Sat Dağı’yla, Cilo Dağı’nın birleştiği sırtın batıyamaçlarından başlayan vadi, çok geniş bir yayçizerek Dağlıca’dan geçerek Irak’a girer.

                 Dağlıcaköyü ile sınıra yakın yerlerde, küçük tarımalanları vardır. Bu kesimlerde az miktarlardabuğday, arpa ve mısır ekilmekteyse de, daha çokhayvancılık yapılmaktadır.İl sınırları içerisinde yer alan vadilerdenbir diğeri ise Şemdinli Vadisidir. Şemdinli, Hakkâri’ninen engebeli kesimlerinden biridir. Gerçek bir yarma vadi olan Şemdinli vadisi çok darve diktir.  Yer yer, vadi tabanı ile vadi yamacınınen üst noktası arasındaki yükselti farkı 1000metreyi bulur. Vadide, düşeye yakın dikliklergösteren uçurumlar az değildir. Hem yamaçlarhem de vadi, kopan ve yuvarlanan kayalarla,taş parçalarıyla doludur. Bu kesimin volkanikve kalkerli yapısı nedeniyle vadide pek çok mağaraoluşmuştur. Mağaraların içlerinde, “kapan”adı verilen patikalar geçer. Şemdinli Vadisi’nin,il sınırlarına dek olan bölümünde tarım alanlarıbulunmaz.Irak, İran ve Türkiye sınırlarının birleştiğinoktadan başlayan Hacıbey Vadisi, Karadağ’ıngüneyinde, Irak’la sınırı oluşturacak şekilde uzanır.

 zap vadisi.jpg

Hacıbey Vadisi’nin oluşturduğu havzaya Gerdi adı verilir. Burası, Hakkâri bölümünün en alçak kesimidir. İklim özellikleri oldukça farklıdır. Yazlar daha sıcak, kışlar daha yumuşak geçer. Bu nedenle, Hacıbey Vadisi’nin il sınırları içerisindeki bölümünde bulunan tarım alanlarında, buğday, arpa, mısır ekimi yanında, yaz sebzeciliği ve meyvecilik de yapılmaktadır. 

3- Plato ve Yaylalar

 

İldeki dağlık alanlar ve onların arasında oluşmuş muhteşem vadiler kadar olmasa da platolarda ilin diğer önemli bir yeryüzü şeklidir. İlde platolar yada beşeri yaşamda yaygın olarak kullanılan ismi ile yaylalar, özellikle hayvancılık adına önemli bir ekonomik getiri iken 1990’lardan sonra yörede başlayan terör olayları nedeniyle bu özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Ancak son yıllarda özellikle turizm adına olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Yaylalar birer turizm çekiciliği olarak kullanılmakta ve bu kulanım hızla ulusal bir organizasyon haline gelmektedir. Hakkâri il alanının, % 10,3'ü platolarla kaplıdır. III. Zamanın sonlarında  Avrupa ve Asya dağlarının birbirlerine yaklaşmasıyla yükselen bölgede kalkerli ana yapı, iklim ve suyun etkisiyle kubbeleşmeye başlamıştır. Kubbeleşmenin başlamasıyla, toprakların, suya, buzul ve ısı farkına da yanıksız yerleri, vadi ve çöküntü olukları şeklinde oyulmuştur. Böylece, dar boğaz ve çöküntü alanlarıyla parçalanmış geniş plato düzlükleri ortaya çıkmıştır. Bunların en önemlileri Mirgezer, Faraşin ve Mendin platolarıdır.

 

Berçelan yaylası ve çevresi dağcılık, kayakçılık, doğa yürüyüşü imkânlarına, güzel floraya sahip bir alandır. Berçelan yaylası diğer yaylalar gibi yöre halkının yazın hayvanlarını otlatmak ve ürünlerini değerlendirmek için göç ettikleri, geleneksel kara çadırları ile yaşadıkları bir yayladır. Hakkâri’ye18 km uzaklıkta bulunmaktadır. Bodur ağaç ve ağaçlıkları dışında önemli olan bir doğal bitki örtüsü yoktur. Yükseltinin 2.000 metreye düştüğü yerlerde, çayırlarla kaplı yaylalı kalanlar bulunur. Buralarda daha çok hayvancılık yapılır. Yer yer arpa ve buğday ekilmekte ise de, yazların çok kısa olması nedeniyle pek önemli boyutlarda değildir. Yörede bulunan önemli yaylalar ise şunlardır: Hakkâri’de Mergan, Bala, Avahark, Bilmizid, Berçelan, Çalesor, Kanikurkan, Kanimehan, Vareberzikan yaylaları; Çukurca’da Sereseve, Semedar, Meydan-ı Melhem yaylaları; Şemdinli’de Helane yaylası; Yüksekova’da Ceyter, Mirgezer, Meydanbelek, Mordağı, Vargeni yaylalarıdır. Bu önemli platoların dışında Hakkâri’de özellikle Yüksekova’da bulunan Gevar Plato’su ekonomik etkinlikler açısından önemlidir. Bu platoda zengin çayırlarla kaplı, geniş yaylalara “Zoma” adı verilir. Bu kesimler ilde hayvancılık yapılan önemli yerlerdendir.

4-Akarsular

 

Hakkâri’nin akarsu drenaj sistemini ve bugün oluşumunu büyük ölçüde tamamlamış vadi tabanlarını mevcut akarsu yapısıyla izah etmek oldukça güçtür. Zira Türkiye’nin birçok bölgesinde olduğu gibi Hakkâri Bölümü’nün akarsu sitemini anlamak için geçmiş dönemleri irdelemek gerekmektedir. Çünkü IV.zamanda biryandan meydana gelen genç tektonik hareketler, bir yandan meydana gelen volkanizma olayları ve diğer yandan iklim özelliklerindeki büyük değişiklikler yöredeki akarsu şebekesinin hemen hemen son şeklini almasını sağlamıştır. Bu akarsu şebekesi, Plio-Kuaterner’den daha yaşlı değildir. Esasen Pleistosen’dehüküm süren buzul ve buzul arası dönemlerde iklimde birçok salınımlar meydana gelmiş vebunun sonucunda serin-yağışlı ve sıcak-kurakdönemler birbirini takip etmiştir. Bu da akarsuşebekesinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Holosen’de ise iklimin daha ılıman bir özellik göstermesinden ve morfolojik etkenlerin daha durgun olmasından dolayı akarsu şebekesinde önemli değişiklikler olmamıştır.Bu bağlamda Hakkâri incelendiğinde özellikle topografyasından kaynaklanan bir takım sınırlılıklardan dolayı Zap Suyu hariç büyük akarsuların oluşmasına izin vermemiştir.Çünkü İlin tamamında arazinin dik ve eğim derecesinin yüksek olması başta vadi tabanlarının dar, kırıklı ve kısa mesafede kesintilere uğramasına neden olmuş ve bu durum da ilde büyük akarsuların oluşmasını engellediği gibi boylarının da kısa olmasını neden olmuştur.Ancak her ne kadar yörenin yeryüzü şekilleri ulusal anlamda büyük akarsuların oluşmasına izin vermese de mevcut akarsular taşıdıkları su miktarı ve yıl boyunca sürekli akış göstermeleri bakımından önemli akarsulardırlar. Şüphesiz taşıdıkları su miktarı ve süreklilikleri ile Hakkâri’ye kattıkları değer  açısından incelendiğinde tablonun olumlu olmadığı görülmektedir. Çünkü akarsuların aktığı vadi tabanlarının dar ve derin olması ve bu vadi tabanlarında verimli alüvyal tarım alanlarının oluşamaması, suların olumlu etkilerini azaltmıştır. Hakkâri’deki akarsular incelendiğinde başlıca akarsuları Dicle Irmağına katılan Büyük Zap ile Büyük Zap’a karışan Avarobaşin (Avaşin), Şemdinli ve Hacıbey suları olduğu görülmektedir. Bunlardan il için en önemli akarsu olan Zap Suyu, Van il sınırları içerisinde Haravil Dağı'nın kuzey yamaçlarında doğar ve güney batı yönünde akarak Albayrak’a, oradan güneye dönerek Başkale'nin doğusundan Hakkâri il sınırlarına girer. Hakkâri iline girinceye kadar, çok geniş düzlükler oluşturarak Başkale Ovası'nın ortasından akar. Bu ovalar Hakkâri’de Bağışlı Köyüne kadar uzanır. Bu bölgelerde vadisi pek derin değildir. Büyük Zap Suyu, Mordağ'ın batısına geldiğinde çok derin ve dar bir yarma vadiye sokulur ve yeniden güneybatıya yönelir. Mordağ'ın batı ucunda Yüksekova'nın kuzeydoğusundaki sınır dağlarından kaynaklanan Nehil Suyu ile birleşir. Karadağ ile Cilo Dağı arasındaki dar vadi boyunca akan Büyük Zap Suyu, Hakkâri il merkezinden sonra geniş bir yay çizerek Samur Dağı'nın çevresini, batı güneydoğu yönünden geçer ve Çukurca’dan Irak sınırlarına girerek yurdu terk eder. Büyük Zap Suyu'nun ülke sınırları içindeki uzunluğu 180-190 km'dir. Bunun, yaklaşık 100 km'lik bölümü Hakkâri il alanında kalmaktadır. Karlarla örtülü yüksek dağlarla çevrili olduğundan suyu her mevsim boldur. Hakkâri'nin Şemdinli ve Dağlıca yörelerinin sularını toplayan Avarobaşin ve Şemdinli suları ile Hacıbey Deresi de Büyük Zap Suyu'nun kollarıdır.Avarobaşin Suyu Cilo Dağı’yla Sat Dağı arasında kalan çöküntü havzasının sularını toplar. Batıdan güneye, geniş bir yayçizer ve yaklaşık 35 km sonra Irak topraklarına girer. Şemdinli Suyu, İran-Türkiye sınır dağlarından çıkar; genellikle batı yönünde 50 km akar ve Irak sınırlarına girer. Avarobaşin ve Şemdinli suları, Irak topraklarında birleşerek Büyük Zap Suyu’na karışır. Hacıbey Deresi, Türkiye, Irakve İran sınırlarının birleşme noktasındaki sınır dağlarından kaynaklanır. Irak sınırı boyunca,güneybatı yönünde akar. Hakkâri il topraklarından çıkmadan önce, Irak’tan gelen Rubarı Suyu’nu alır ve Irak topraklarına girer. Irak topraklarından Büyük Zap Suyu’na karışır. Bu suların rejimleri düzensizdir; Mayıs ve Haziran aylarında karların erimesiyle birlikte sular kabarır ve taşkınlar oluşturur. Hakkâri’de Zap Suyu dışında daha kısa boylu ve az su taşıyan akarsular ise çoğunlukla yatakları boyunca küçük alüvyal birikintiler oluşturmaktadır. Genellikle fay ve şaryaj hatlarını takip eden bu akarsular dar ve derin vadiler içinden akarlar. Yukarıda belirtilen akarsuların tamamının yıl içinde akışları mevcuttur.Bunların dışında yağış dönemlerinde akışa geçen geçici akarsular da yer almakta olup çoğunlukla

eğim derecesinin azalmasına bağlı olarak kaybolurlar. Yıl içerisinde sürekli ve geçici olarak akan akarsuların tamamına yakını sularını Dicle nehrine boşaltırlar. Hakkâri’de akarsuların yıl içindeki akışlarına bakıldığında, Nisan-Mayıs kısmen de Haziran ayları en fazla suyun taşındığı aylar olarak karşımıza çıkarken, kış mevsimi en az suyun taşındığı dönemdir. Nisan-Mayıs aylarındaki artışın sebebi eriyen kar suları ve ilkbaharda düşen yağmur şeklindeki yağışlardır. Hakkâri’de yer alan daimi ve geçici akarsulara rağmen sulama suyu ihtiyacı karşılanamamaktadır. Bunda en önemli faktörler, akarsuların aktığı vadilerin derin olması, yaz kuraklığı, akarsu boylarının kısa oluşu ve yeterli altyapı(kanal, kanalet, gölet, baraj) oluşturulmayışıdır. Hakkâri bol yağışlı bir saha olmasına karşın su bolluğunu ifade eden yapay göl ve göletler ve baraj göllerinden büyük ölçüde yoksundur.



5- Göller

 

Hakkâri ili sınırları içerisinde yer alan göller, kapladıkları alan bakımından bölgesel veya ülkesel boyutta önemli olmasalar bile fiziki ve biyolojik özellikleri ile yöresel, bölgesel ve hatta ulusal boyutta önemli özellikleri bünyelerinde barındırmaktadırlar. Zira göllerin sahip oldukları bu fonksiyonlar (göl çevresindeki manzara, fauna ve florası) İlin turizmine katkı sağlayabilir. Bilindiği üzere Hakkâri Bölümü bir bütün olarak yüksek ve engebeli bir arazi özelliği göstermektedir. Bu durum göllerin genel karakteristiklerini de belirlemiştir. Çünkü ildeki göller küçük oldukları gibi oldukça yüksek kesimlerde oluşmuşlardır. Dolayısıyla ildeki göller ağırlıklı olarak buzul gölleri şeklinde oluşmuştur. Hakkâri’de özellikle Cilo, Sat ve Karadağ üzerinde buzul gölleri bulunmaktadır. Bu dağların yaklaşık 2.600 metreden yüksek yerlerinde özellikle kuzey yamaçlarında büyüklü, küçüklü buzul gölcükleri görülür. Buzul gölcüklerinden bazıları kapalı çanak biçimindedir. Bazıları sonradan akarsuların oyma ve aşındırması ile vadi ağzını bağlamış durumdadırlar. Çanaklaşmış buzul gölcükleri, zamanla buzul göllerine dönmüştür. Buzul göllerinin oluşumunu açıklaması bakımından, bunların en önemlisi Gelyana Gölü'dür. Sert kayalarla oyulmuş bir buzul gölcüğünden oluşmuş Gelyana Gölü, Reşko Buzulu'nun 3 km kadar kuzeydoğusunda,2.950 metre yüksekliğindedir. Eni ve boyu250-300 metre olan gölün güney ve doğu yamaçları çok diktir. Göl yüzeyinden 100-150 m kadar yüksekte, daha az eğimli kesim başlar. Buraları sürekli kar ve buzla kaplıdır. Eriyen kar suları 100-150 m yukarıdan göl yüzeyine düşer. Gölün fazla suları kuzeyde bulunan bir eşiğin çukur yerinden boşalır. Ayrıca Cilo Dağlarında bulunan Mergezer yaylasında Terazi ve Dola Kervan Gölü bulunmaktadır. Gelyana Gölü dışında, Cilo-Sat dağlarının kuzey yamaçlarında, Yüksekova ilçe sınırları içinde kalan kesimlerde Sat Gölleri bulunmaktadır. Sat gölleri ve çevresinin hem oluşumları hem de görünümleri açısından, yüksek bir turizm potansiyeli vardır. Ayrıca, Karadağ eteklerinde sirk gölleri bulunmaktadır. Bunların en önemlileri; Çayırlık, Seyithan, Lis, Mavigöl, Ayran, Sarıgöl ve Yeşilgöl gölleridir.